بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يُطَافُ عَلَيۡهِم بِكَأۡسٖ مِّن مَّعِينِۭ ٤٥

(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

– Diyanet İşleri

بَيۡضَآءَ لَذَّةٖ لِّلشَّٰرِبِينَ ٤٦

(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

– Diyanet İşleri

لَا فِيهَا غَوۡلٞ وَلَا هُمۡ عَنۡهَا يُنزَفُونَ ٤٧

Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.

– Diyanet İşleri

وَعِندَهُمۡ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرۡفِ عِينٞ ٤٨

Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.

– Diyanet İşleri

كَأَنَّهُنَّ بَيۡضٞ مَّكۡنُونٞ ٤٩

Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır.

– Diyanet İşleri

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٥٠

Derken birbirlerine yönelip sorarlar.

– Diyanet İşleri

قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٞ ٥١

İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”

– Diyanet İşleri

يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُصَدِّقِينَ ٥٢

“Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi.

– Diyanet İşleri

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ ٥٣

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?”

– Diyanet İşleri

قَالَ هَلۡ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ ٥٤

Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.

– Diyanet İşleri

فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِي سَوَآءِ ٱلۡجَحِيمِ ٥٥

Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu